ALEKSANDRA Antalya’da kısa bir müddet kalmış olanlar bile Dedeman muhitinin neresi olduğunu bilirler. Yapıldığı yıldan beş yıl öncesine kadar, yani el değiştirene kadar, bir nirengi noktası hâline gelen bu otelin adı, şehrin en büyük merkez ilçesi Muratpaşa’nın en gözde muhiti olan Şirinyalı mahallesinin bile adının önüne geçmiştir. Öyle ki; hâlâ belediye otobüslerinin önündeki ışıklı […]
Yazar: Adil KARCI
ŞARON
ŞARON “Eeee….?” Dedi Vehbi, odaya girip elindeki alışveriş poşetlerini masanın üzerine bırakırken, “Günün nasıl geçti? Bak yine konuşmuyorsun! Türkçe bilmiyorsun tabi, nasıl cevap veresin ki? Benimkisi de enayilik. Dur ben senin lisanını konuşayım. Hav ar yu? Ay em fayn tenk yu. Dis iz e pensıl, dis iz e buk. May neym is Vehbi. Vat iz […]
KİBRİT ÇÖPÜ
– Oturabilir miyiz beyamca? Bastonu ile yerdeki kümelenmiş ayçiçeği kabuklarını karıştırmakla meşgul olan Mesut Dede başını kaldırdı, cevap bekleyen delikanlıya ve yanındaki güzel kıza gözlük camlarının üstünden baktı ve; – Vallaa tapusu benim diyel, helbet ki oturabiliniz gençler, dedi gülümseyerek. Zaten sol kenarına çok yakın oturmakta olduğu bankta onlara yer açmaya çalıştığını görsünler diye biraz […]
CİYOK CİYOK
Boyu tezgâha yetmediği için ayak parmakları üzerinde yükselen küçük Hanifi, parmağı ile işaret ederek, – Hoondan, hoondan bi de bundan diye isteğini belirtti. Ciyok ciyokçu Abuzer kaşlarını kaldırdı, – Yoook, beş kuruşa anca birinden veririm, üçü birden olmaz dedi. – İki olur mu? diye sordu Hanifi. – Neyse, hadi ver beş kuruşu, bu defalık ikisinden […]
BABALAR VE SAPAN
BABALAR VE SAPAN İlkokul yıllarımda yaşadığım mahalle Adana’nın yeni kurulmakta olan, şehir merkezine yakın, ama etrafı hala bağlık-bahçelik olan bir muhitindeydi. O yıllarda henüz “apartman” kelimesi bile bilinmediğinden, beton yığınlarına boğulmamıştık ve günümüzün büyük bir kısmı “Tarzancılık” oynadığımız meyve bahçelerinde geçerdi. Kuş, kedi ve köpek sayısı şimdikinden de fazlaydı o zamanlar, ama hepsi bizden uzak […]
AVARA MU
“Bir porsiyon pirzola + beyaz peynir ve kavun (veya 4 çeşit meze) 30 TL. RAKI SİZDEN HİZMET BİZDEN” “Tamam” dedim içimden “arkadaşımın bana övgüyle bahsettiği mekân burası”. Bir ay kadar önce, gençlik arkadaşlarımdan birisi ile laflarken “baraj gölü kıyısında derme-çatma bir pirzolacı var, tavsiye ederim, şatafatlı lokantalara kesilme, rakını al git keyfine bak, hem de […]
Adanalıyık !
ADANALIYIK ! Kış aylarındaki yağışsız her gün ilkbahardır Adana için. Yani, yağmur yağarsa kış, yağmazsa ilkbahar. Çağla bademleri Şubat ortasında tezgahlarda görürseniz, anlayın ki ilkbahara da yol görünmüştür ve yerini ufak ufak yaza bırakmaktadır. Bu kentin kışları ılıktır ve hoştur ama yazlar hiç çekilmez. Doğma büyüme Adanalı bile bu sıcaklara alışamaz ömür boyu, kaldı ki doğma Üsküdarlı, büyüme Adanalı olan […]
Karakız’ın Evi
KARAKIZ’IN EVİ Her sabah her seher gelir geçersin Kanımı kadehe koyar içersin Ne beni alırsın ne de geçersin Yetmez mi insafsız senden çektiğim Yürü yavrum yürü yürüteyim seni Saz çalayım güzelim uyutayım seni Bizim “altı lambalı” Alman malı Minerva radyonun sesi yine pencereden sokağa taşmış, heykeli dikilmeye layık derecede Türk Halk Müziğine hizmet […]
Kahraman Kalaycı
KAHRAMAN KALAYCI İncecik esmer boynunun üstüne oturtulmuş orta boy bir bal kabağını andıran başıyla, her zaman birbirine karışmış haldeki saç-sakalıyla, kara-kuru, orta boydaki sıska bedeni ile Kalaycı Yunus “nev-i şahsına münhasır” diye tasvir edilebilecek değişik görüntüye sahip tiplerden birisi idi. Muntazaman ayda bir defa bizim mahalleye uğrar ve “kalayı gelmiş” ya da “bakırı çıkmış” tabir […]
Bakkal Defteri
BAKKAL DEFTERİ Soyadı kanunu öncesinden kalma bir alışkanlıktan olsa gerek, bizim mahallede oturan herkesin bir lakabı vardı. Adanalı değilsen, bu lakap öncelikle geldiğin şehirle ilişkili bir şey olabilirdi; mesela tüm ailenden bahsediliyorsa, “Malatyalılar” gibi, ya da ailenin bir ferdinden bahsediliyorsa “Malatyalı Bekir” gibi, “İstanbullu İbrahim” gibi. Eğer Adanalıysan, mesleki veya fiziki bir özelliğin öne çıkartılırdı. Bakkal Şaban, Duvarcı […]